top of page
                     
Peygamberimiz, varlık yönüyle herkes gibi bir insandı. Normal bir şekilde anne babadan dünyaya gelmiş, normal bir insan olarak büyümüş, gelişmiş, evlenmiş, çocukları olmuş ve eceli geldiğinde bu dünyadan göçmüştür. Peygamberimizin bu yönüne onun 'insani yönü' denir. Peygamberimiz canlı bir varlık olarak insan olmasının yanında, aynı zamanda bir peygamberdi. Yani Allah'ın insanlara öncü olarak seçtiği bir insandı. Peygamberimizin bu yönüne de onun 'peygamberlik yönü' denir. Bu konuda Peygamberimizin insani yönünü inceleyeceğiz.
Peygamberimiz, bir melek veya manevi varlıklardan biri değildi. O bir insandı. Herkes gibi yorulduğunda dinlenir, uyur, acıktığında yemek yer, bazen neşeli bazen üzüntülü olurdu.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Peygamberimiz, onu insanüstü bir varlık olarak yüceltme tehlikesine karşı, sıkça uyarılarda bulunmuş, "geçmişte insanların kendi peygamberlerine yaptığı gibi siz de beni tanrılaştırmayın" şeklinde uyarılarda bulunmuştur. Bu nedenle resmini yapılmasını yasaklamıştır. Peygamberimizin en büyük endişelerinden birisi, Hıristiyanların Hz. İsa'yı tanrılaştırmaları gibi Müslümanların da kendisini olağanüstü bir varlık haline getirip tanrılaştırmaları tehlikesiydi.
Kur'anı-kerim de bu konuda uyarılarda bulunmuştur: Örneğin:
"De ki: Ben de sizin gibi bir insanım. Farklılık yalnızca, 'ilahınız tek bir ilahtır' şeklinde bana vahiy gelmesidir." (Kehf Suresi 110. ayet)
Peygamberimizin insani yönüne ait özellikleri (Şemail)
Peygamberimizin insani yönüne ait özelliklerine "Şemail"denir. Peygamberimizin ashabı, bu kutlu insanın dış görünümünün güzelliği, görenleri hayran bırakan heybetinden nuruna ve duruşundan gülüşüne kadar Allah'ın onda gösterdiği çeşitli güzellikler hakkında pek çok detay aktarmışlardır. Sayıca oldukça kalabalık olan sahabe, bu güzellikler hakkında birçok bilgi vermiştir. Bazı sahabe onu genel özellikleriyle tarif ederken, diğerleri uzun ve detaylı anlatımlarda bulunmuşlardır. Bu anlatımlardan bazıları şu şekildedir:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı ve alımlı idi. Mübarek yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı... Burnu gayet güzel idi... Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri inci gibi parlaktı... Boynu sanki bir gümüş ışıltısı idi... İki omuzu arası geniş, omuz kemik başları kalın idi... “
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz (sav) orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş bir görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Mübarek yüzlerinin rengi ise nurani beyazdı.
Bera b. Azib (ra) anlatıyor:
"... Resullullah Efendimizden daha güzel birini görmedim. Omuzlarına varan saçları vardı. İki omuz arası genişçe idi. Boyu ise ne kısa idi, ne de uzundu
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) rivayet ediyor:
Peygamber Efendimiz (sav), ne aşırı derecede uzun, ne de kısa idi; O bulunduğu topluluğun orta boylusu idi. Saçları, ne kıvırcık ne de dümdüzdü; hafifçe dalgalı idi. Mübarek yüzlerinin rengi kırmızıya çalar şekilde beyaz; gözleri siyah; kirpikleri sık ve uzun; omuz başları iri yapılı idi... O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak tabiatlısı ve en arkadaş canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler, O'nun heybeti karşısında çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O'nu her şeyden çok severlerdi. O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse; Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibi birisini görmedim, demek suretiyle, O'nu tanıtma hususundaki aczini ve yetersizliğini itiraf ederdi.
Hz. Hasan (ra) naklediyor:
 
"Resulullah Efendimiz, yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi. Mübarek yüzü, dolunay halindeki ayın parlaklığı gibi nur saçardı. Orta boyludan uzun, ince uzundan kısa idi. Saçları kıvırcık ile düz arası idi; şayet kendiliğinden ikiye ayrılmışlarsa onları başının iki yanına salar, değilse ayırmazlardı. Uzattıkları takdirde saçları kulak yumuşaklarını geçerdi. Peygamber Efendimiz (sav)'in rengi, beyaz ve parlak renkte, yani nurani beyazdı. Alnı açıktı. Kaşları; hilal gibi, gür ve birbirine yakındı.
Boynu, gümüş berraklığında idi. Vücudunun bütün azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir yapıya sahipti
"Allah Resulünün alnı geniş olup hilal kaşlıydı, kaşları gürdü. Iki kaşı arası açık olup, halis bir gümüş gibi bembeyazdı. Gözleri pek güzel, gözbebekleri simsiyahtı. Kirpikleri uzundu. Güldüğünde dişleri çakan şimşek gibi parıldardı. Iki dudağı da emsalsiz şekilde güzeldi... Sakalı gürdü. Boynu pek güzeldi, ne uzun ne kısaydı. Boynunun güneş ve rüzgar gören kısmı altın alaşımlı gümüş gibi parıldardı... Göğsü genişti, göğsünün düzlüğü aynayı, beyazlığı da ayı andırırdı... Omuzları genişti... Kol ve pazuları irice idi. Avuçları ipekten daha yumuş
 
 http://www.dinibil.com/default.asp?L=TR&mid=1510
Peygamberimizin doğum günü olan Mevlid Kandili heyecanının yaşandığı  şu günlerde Hz. Muhammed (sav)'inde sürekli vurguladığı üzere onun insan yönüne bir ayna tutalım...Peygamberimiz mucizleriyle, peygamberliğiyle değil de bir  insan olarak nasıl bir kişiliğe sahipti?
Ağlayan, gülen, duygulanan, espri yapan, kızan Hz. Muhammed’i bu sefer peygamber olarak değil de insan olarak, hatta O’nu bir arkadaşımızmış gibi düşünelim.
Vicdanı ve zekasını dengelemeyi başarmış, ve bu yüzden de zekasını toplumun zararına hiç kullanmamıştır. Üstün zeka sahibi olmaktan çok, bunu insani değerlerle dengelemek önemli...
O, başta bunu dengelemeyi başarmış ve zekasını duygularıyla dengede tutarak harika bir yol izlemiştir. Bu düşüncesiyle, üstün zekasını toplumun zararına, kişisel çıkarlarına asla kullanmamış ve damima toplumun en güvenilenlerinden olmuştur. En zor görülen sorunları bile rahat, sakin ve doğal bir tavır sergilemiş ve daima sükunet ve kararlılıkla çözmüştür.
Yanındaki askerlerini, arkadaşlarını öldüren düşmanlarını bile esir aldığı zaman zulmetmeyen bir insandı. Allah’ın aslanı dediği, kahraman dediği amcasının katilini bile bağışladı. Eline fırsat geçmesine rağmen intikamdan uzak durması, bağışlaması O’nun hoşgörüsünün ne denli geniş olduğunun bir göstergesidir.
Doğduğu toplum, insanların acımasızca katledildiği, cinsiyetlerinden dolayı eziyet gördüğü, cefa çektiği, öldürüldüğü bir toplumdu. O’nun kalkıp gördüğü buydu. Böyle bir toplumda merhametini hiçbir zaman kaybetmemiş ve yaklaşımları daima sevgi ve şefkatle olmuştur. Bir yetimin başının okşanmasını, muhtaçlara yardım etmeyi, yaşlılara sevgiyle yaklaşmayı ve onları asla ihmal etmemeyi tavsiye etmiş ve uygulamıştır.
Cesareti ile en kahraman arkadaşları savaşta O’nun arkasına saklanmış, son derece cesur bir insandı. O’nun cesareti hakkında arkadaşları: “Savaşta en cesur olanımız onunla aynı hizada duranımızdır” demiştir. Fakat cesaretini hiçbir zaman zulüm için kötülük için kullanmaz, galip geldiğinde affederdi.
Maddiyata önem vermemiş, mütevazı bir hayat sürmüştür. Elindekileri sürekli başkalarına yardım etmek için dağıttığından çoğu zaman evinde yiyecek bir şeyleri kalmadığı bile olmuştur. Kendisine gelenleri asla geri çevirmez, boş göndermezdi.
Sevgi pınarı kalbi, daima içten ve derin vefası hayran olunası bir kişiliğe bürümüştür O’nu.
Çocuklarına sevgi ve hoşgörüsünün yanında güzel ahlakını da en güzel şekilde öğreten güzel bir babaydı.
Edebini şaka yaptığında da kaybetmeyen, ahlakını esprilerinde de bozmayan bir yapısı vardı. O’nun nükteli yanıyla ilgili bir hadise şöyle anlatılır: “Bir gün kadının birisi Hz. Muhammed (sav)’e gider ve kocasından şikayet eder. Hz. Muhammed kadına kocasının gözünde beyaz olan adam olup olmadığı sorar. Kadın da şaşkın bir ifadeyle hayır o değil der. Hz. Muhammed(sav) ise tebessümle herkesin gözünde beyaz olduğunu söyleyince kadın da gülerek anlar O’nun nüktesini”.
Hayvanlara da daima şefkatle, sevgiyle yaklaşmış, hayvansever bir insandı.
Böyle bir arkadaş gerçekten de örnek alınası, sürekli birlikte olmak iseyeceğimiz bir arkadaş olmaz mıydı?
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
               
                                             

                                       BİR İNSAN OLARAK HZ.MUHAMMED ( S.A.V )

HZ.MUHAMMED dendiğinde, insanların zihinlerinde genellikle, ulaşılmaz bir kutsallık halesiyle çevreli, bütün yaşamı olağanüstülükle ve mucizelerle dolu, taklit edilmez, yaşadığı gibi yaşanılmaz bir ulu kişilik canlanır. 
Bu düşüncede elbette bir doğruluk payı vardır...Çünkü O, çok üstün, çok başarılı, çok ahlaklı, karizmatik ve tarihsel bir kişilik olmanın ötesinde bir varlıktır.
Allah ile insanlar arasında elçilik yapan o özel insanların sonuncusudur. 
Ama gerçek bundan ibaret te değildir. O aynı zamanda bir insandır. Ve özellikleriyle de önemli bir misyona sahiptir. İnsanların kendilerine son derece rahat ve huzurlu hissedecekleri bir din getirmiş, ruhbanlık içermeyen bir yaşama biçimi öğretmiştir. Dini ve sünneti her insanın kendi yaşamına kolayca uyarlacağı bir "sade" liğe ve "basit"liğe sahiptir. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


                                           BİR İNSAN OLARAK HZ. MUHAMMED (S.A.V) ALÇAKGÖNÜLLÜĞÜ ;

Bir Batılı tarihçinin, " İnsandan büyük, Tanrıdan küçük " sözleriyle tanımladığı Hz.Muhammed, kendi yaşamını içerisinde peygamberlik çizgisinin zirvesine ulaştığı günlerde bile 15 yaşında genç bir çoban iken sahip olduğu alçakgönüllüğü korumasını becerebilmiştir. 
Bu alçakgönüllülük tam bir doğallıkla çevrelenmiştir.
Bazı karizmatik kişilerde görünen, alçakgönüllülük perdesi altında aslında alkış ve takdir toplamaya dönük, bir riyakarlık yatırımına dönüşmemiştir. 
Övülmekten samimi bir rahatsızlık duyar... 
Kendi devesini kendi tımar eder. Kişisel işlerini, hiç kimseye buyurmaz, yük olmak istemez.
Vefat ederken geriye kalan 7 gümüşlük nakit varlığının 5 gümüşünü medinenin fakir ailelerine sadaka olarak dağıtır. Bu Açıdan bakıldığında, Onun yaşam prensibi " İnsanlar arasında insanlardan bir insan olarak yaşamaktır"tır. 

BİR İNSAN OLARAK HZ.MUHAMMED (S.A.V ) LİDERLİĞİ;

Amerikalı araştırmacı-yazar Michael Hurt 1982 de yayınladığı ve insanlık tarihinin en önemli yüz kişiliğini konu alan yapıtı " En Etkin Yüz"de birinci sırayı Hz.Muhammede ayırır.
Bu tespit, Onun peygamberliğini kabul etmeyen birinin, buna rağmen, Onu dünyanın gelmiş geçmiş en etkin önderi olarak gördüğünün ifadesidir.
Evet, "lider, önder, büyük insan" v.b. isimlerle anlatılan ve üstün karizmaları oluşturan pozitif değerlerin bütününün Hz.Muhammed te ideal kıvama sahip olduğu, hayatını incelemiş olan dost-düşman herkesin ortak yargısıdır...
Sahip olduğu devlet erkini, kesinlikle kişisel bir çıkarını gerçekleştirme peşinde kullanmaması..Hatta bu sayede halktan vergiyi yine halk için toplama anlayışını insanlık tarihine ilk kazandıran O dur... 
Toplum içinde yapılan yanlış ve çirkin davranışları, suçluyu deşifre edip te daha fazla suça itmeden, kalabalığın içinde ve " BAZILARI " gibi soyut ifadelerle uyarması...
Hz.Muhammed inananlar için en büyük kul ve en büyük peygamber, inanmayanlar da dahil Onu tanıyan herkes içinde en büyük insan ve en büyük liderdir.... 

BİR İNSAN OLARAK HZ.MUHAMMED (S.A.V ) ZEKİLİĞİ;

Beş peygamberlik özelliğinden biri olarak sahip olduğu zeka, sağ duyuyla ve vicdan dengelenmiş ideal bir durumu gösterir..
Aristonun " bir insan akıl yönünden eğitip te ahlak yönünden ihmal ediyorsanız toplumun başına bir bela hazırlıyorsunuz demektir" ifadesinde işaret edilidiği üzere, bir çok üstün zeka sahipleri, bu özellikleri başka insani ve olumlu değerlerle dengelemediği için çevrelerinin toplumlarının hatta bütün insanlığın başına bela olmuşlar, bir çok felaketler yaşanmasına yol açmıştır. 
Bu açıdan Hz.Muhammed dengenin tam zirvesinde durmaktadır...
Üstün zekası en küçük bir kötüye kullanım, kişisel çıkar ve aşırılık olamamıştır. Hemde hayatında bir kez bile...
Tam aksine peygamberlik öncesi hayatında bile Mekke toplumu içinde " el-emin " , " Güvenilir " ünvanıyla çağırılmaktadır.... 
Bütün hayatı boyunca en zor görünen sorunları çözerken dahi rahat, sakin ve doğal bir tavra sahip olmuştur. Ve en zor sorunları da çözmüştür.. 

BİR İNSAN OLARAK HZ.MUHAMMED ( S.A.V ) ŞEFKATLİĞİ;

İçine doğduğu toplum da, uzun söze ne gerek, insanların kendi çocuklarını kiç vicdanları titremeden kendi elleriyle öldürebildikleri bir toplumdur. Hem de yüzlerce kez... 
öyle ki cahiliye Arap toplumunda bu vahşete isyan eden insanlardan bir teki bile gayretleri sonucunda 400 küsür kız çocuğunu öldürmekten kurtarabilmişlerdir...Vahşet o derece yaygındır...
"Bana aranızdaki zayıfları arayıp bulun, çünkü sizin geçinmeniz, size yardım edilmesi, yalnız aranızda zayıfların bulunması yüzündedir", der. 
Son günlerde kalbinin katılaştığından şikayet eden bir arkadaşına, bir yetimin başını okşamasını tavsiye eder...
Varlığıyla, insanlığın bütün olumlu ve üstün değerlerinde bir devrim meydana getiren Hz.muhammed, sergilediği şefkat örnekleriylede zihinleri ve vicdanları alt-üst eder... 

BİR İNSAN OLARAK HZ.MUHAMMED ( S.A.V ) CÖMERTLİĞİ;

Arkadaşları cömertliğini, " Denizin Dalgasılarına" benzeterek anlatırlar.
Sadece bu özelliğiyle gerçekten peygamber olduğuna kanaat getirerek, müslümanlığı kabul edenler olmuştur. Başka ihtiyaç sahiplerini kendine tercih ederken bir kez bile tereddüt ettiğine dair bir örnek bilmiyoruz. 
Abdullah oğlu Cabir bu özelliğini " Kendisinden bir şey istenipte " Hayır " dediği görülmemiştir. diyerek anlatır.
Kendi de " Uhud dağı altın olsa ve benim olsa , üç günden fazla elimde tutmaz, hepsini dağıtırdım " demektedir. 
Niketim bütün yaşamı da bu iddianın ciddiyetini kanıtlayan örneklerle doludur...

BİR İNSAN OLARAK HZ.MUHAMMED ( S.A.V ) HOŞGÖRÜLÜĞÜ;

Kızının katilini, bağışlar. Amcasının katilini bağışlar. Yardımlarını istemek üzere gittiği halde kendisine taş ve tükrük yağmuruyla karşılayan Taifi de bağışlar... 
Eline her türlü fırsat geçince bile intikamdan uzak duruşu, bağışlaması ve hoşgörüsüyle de ayrı bir insanlık zirvesinde durmaktadır...
Müslüman toplumuna bu kültürü, islam tarihine bu karakteri kazandıran temel dinamik Hz.Muhammedin söz ve davranışlarıyla gerçekleştirip, öğrettiği " hoşgörü devrimi" dir...

BİR İNSAN OLARAK HZ.MUHAMMED ( S.A.V ) CESURLUĞU;

Cesurdu....Hz.Ali " Biz savaş kızıştığında gözler öfkeden kıpkırmızı kesildiğinde onun arkasına sığınırdık" demektedir... 
Bir başkası ise " Savaşta en cesur olanımız, Hz.muhammed ile aynı hizada duranımızdır" der..
Savaşa gidecek gönüllüler yazılmaya başladığında hiç değişmeyen bir adet vardır. Onun ismi daima ilk sırada olur... 
Fakat cesareti hiç bir zaman, galibin zulmüne dönüşmez...Düşmanını yenince affeder...

BİR İNSAN OLARAK HZ.MUHAMMED ( S.A.V ) VEFALIĞI;

Vefasıyla, sevenlerinin sevgisine hayranlığına, düşmanlarının kinini ise " ister istemez " takdir etmeye dönüştürmüştür...Bütün kişilik özellileri gibi vefası da yapay ve yüzeysel değil, içten ve derindir.. 
Pragmatikten uzaktır...
Allaha duyduğu imandan ve kendi peygamberliğe olan saygısından kaynaklanmaktır...
Medineye hicret edeceği gece en büyük kaygısı canı değildir.. Mekkelilerin " Emin" (Güvenilir) bilerek kendisine emanet bırakmış oldukları değerli mallarını tastamam sahiplerine iade edebilme korkusudur...Bu sebeple Hz.Ali Onun yatağında geceler... Ertesi gün malları sahiplerine dağıtır...

AYRICA BİR İNSAN OLARAK HZ.MUHAMMED ( S.A.V ) BABALIĞIYLA, ŞAKACILIĞIYLA, HAYVANSEVERLİĞİYLE, NAZİKLİĞİYLE EN MÜKEMMEL, EN BÜYÜK VE ÖRNEK BİR İNSANDIR. 

ONU ANLAMADIKÇA, SEVMEDİKÇE VE HAYAT BAHŞEDEN PRENSİPLERİNİ KENDİSİNE REHBER EDİNMEDİKÇE DE İNSANLIĞIN SIKINTILARDAN VE BUHRANLARDAN KURTULMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR...
İNSANLIK ONA MUHTAÇTIR..!
CEHALETİN DE, YOKSULLUĞUN DA ÇÖZÜMÜ HZ.MUHAMMED ( S.A.V ) DEDİR..!

KONU:1. Hz. Muhammed'in (s) İnsani Yönü

Aşağıdaki test sorularını cevaplayınız...

1)- Aşağıdakilerden hangisi Hz. Muhammed’in merhametli oluşuyla doğrudan ilgili değildir?

a) Amcası Hamza’yı öldüren kişiyi, Müslüman olup af dilemesi sonucunda affetmesi
 

b) Çocukları çok sevmesi, onlarla yakından ilgilenmesi 

c) Taiflilere İslam’ı anlatması 

d) Mekke’nin fethinde Müslümanlara çok eziyet eden müşrikleri affetmesi

2)- Kur'an-ı Kerimde, "O sizin için en güzel örnektir." buyrulmuştur. “En güzel örnek”le kastedilen kimdir?

a) Babamız 

b) Öğretmenimiz

c) Hz. Muhammed 

d) Hz. Aişe

3)- Aşağıdaki verilen bilgilerden hangisi yanlıştır ?

a) Peygamber efendimiz çok uzun bir insandı

b) Omuzları genişti 

c) Kol ve pazuları irice idi

d) Avuçları ipekten daha yumuşaktı

4)- Peygamber efendimiz ile verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

a) 571 tarihinde doğmuştur

b) ilk eşi Hz. Aişedir

c) Annesi Amine hatundur

d) Babası Abdullahtır

5)- Peygamberimizin “Ben ruhbanlıkla emrolunmadım; evlenirim, uyurum, uyanık da kalırım…” hadisi, onun daha çok hangi yönünü vurgulamaktadır?

a) İyilik yönünü

b) Resullük yönünü

c) İnsani yönünü

d) Peygamberlik yönünü

6)- Hz. Muhammed (s.a.v.) hakkında aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?                                                                                   

 

A) Hz. Muhammed (s.a.v.) müsamahakâr, iyi huylu bir insandır.                                                                                             

 

B) Hz. Muhammed (s.a.v.) Müslümanları ibadetlerin nasıl yapılacağı konusunda bilgilendirmiştir.                                 

 

C) Hz. Muhammed (s.a.v.) kıyametin ne zaman kopacağını insanlara açıklamıştır.                                                           

 

D) Hz. Muhammed (s.a.v.) dünya hayatının anlamlı bir şekilde değerlendirilmesi konusunda insanları uyarmıştır.

 

 

 

 

 1) C 2) C 3 ) A 4) B 5 )C 6) C 

bottom of page